22 Şubat 2011 Salı

Bozcaada (Ağu 2003-2008)


Yine de her dem Bozcaada!

Öyle çok uzak değil aslında. Hemen yanıbaşında. Çanakkale’ye gelip de Geyikli’den bir gözucu bakış attığında hemen karşında. Elini uzatsan sanki değiyorsun ama nedense kolay kolay erişemiyor, avuçlarına alamıyorsun. Bu denli nazlı, bu denli kaprisli, bu denli zehirli bir sevgili. Canını alıyor, kanını kurutuyor, özlemden delirtiyor ve daha ilk adımını atmadan yorgunluktan gebertiyor seni.
 
Emek verilerek elde edilenlerin tadını en sevdiğin şeylerle ruhuna kattığın zaman zevkten bitersin ya, gittiğinde bir kadeh kırmızı şarapta sona eriyor tüm zahmetlerin. Bu ada işte öyle bir ada! Benim gibi söyleyecek sözü hiç bitmeyen bir geveze kalemi bile yedi yıl beklettiğine göre var burada bir gizem, bir cazibe. Belki platonik takılmak mı hoş geldi bilemiyorum ama iki gidiş arasına uzun zaman sokunca yazacak fazla şey de bulamıyorum. Yazılmaz yaşanır. Hem de acilen, iyice elden gitmeden.

8 Şubat 2011 Salı

Kitabım Çıktı!

Yaşamayı 400 Günde Öğrendim

.... Şimdi düşündükçe ilk verilen kararların doğru ve vazgeçilmez olması gerektiğini görüyorum. Sınavlarda özellikle fizik, matematik problemlerinde ya da çoktan seçmeli sorulara verilen yanıtlarda hep ilk yaptığınızın DOĞRU çıkması gibi bir durum geçerliydi. Yaşama dair değil de maddesel bir planlama ya da başka deyişle elindekilerle hayatı en güzelinden sürdürme gailesiydi esas olan ve bilmediğim bu yolda her gün yeni şeyler öğrenerek ilerleyecektim. Ama bu henüz çok gizliydi; kendime bile açıklamaktan çekindiğim, kaygılandığım bir sırdı bu. İçin için kıkırdıyor, aklım¬dan edepsiz şeyler geçer gibi utanarak düşünüyordum hep. Bana bir çeşit ahlaksızlık gibi gelmişti veya içimde nasıl bir şeytan saklamış ve bunu açığa çıkartmamıştım diye de acı acı şaşırıyordum....
Ben çalışmayı hiç sevmemiştim. İş yaşamında zevk aldığım, keyiften kudurduğum hiç olmamıştı. Böyle bir ruh hâli zaten olamazdı, büsbütün yalandı, kandırmacaydı. Bu âlemden çekilmem; yerimi isteyenlere bırakmam ve birtakım pozisyonları işgal etmemem en dürüstçe davranış olacaktı. Hem zaten hiç kimse vazgeçilmez değildir dememişler miydi? Onlar değil de ben vazgeçsem ne değişirdi? Kaçıp sığındığım bu yeni dünyamdan haberler iletmek ise namus borcumdu. Oturdum ve yazdım.
Facebook'ta BEĞEN