Yine de her dem Bozcaada!
Öyle çok uzak değil aslında. Hemen yanıbaşında. Çanakkale’ye gelip de Geyikli’den bir gözucu bakış attığında hemen karşında. Elini uzatsan sanki değiyorsun ama nedense kolay kolay erişemiyor, avuçlarına alamıyorsun. Bu denli nazlı, bu denli kaprisli, bu denli zehirli bir sevgili. Canını alıyor, kanını kurutuyor, özlemden delirtiyor ve daha ilk adımını atmadan yorgunluktan gebertiyor seni.
Emek verilerek elde edilenlerin tadını en sevdiğin şeylerle ruhuna kattığın zaman zevkten bitersin ya, gittiğinde bir kadeh kırmızı şarapta sona eriyor tüm zahmetlerin. Bu ada işte öyle bir ada! Benim gibi söyleyecek sözü hiç bitmeyen bir geveze kalemi bile yedi yıl beklettiğine göre var burada bir gizem, bir cazibe. Belki platonik takılmak mı hoş geldi bilemiyorum ama iki gidiş arasına uzun zaman sokunca yazacak fazla şey de bulamıyorum. Yazılmaz yaşanır. Hem de acilen, iyice elden gitmeden.