Bir havalimanı klasiği yaşıyoruz tatil yolunda; üst baş
dağılmış, eşyalar sepetlere koyulmuş, orandan burandan ses getirecek metaller
çıkartılmış, ortalığa saçılmış halde her şey, devrilmiş yap-boz gibi şekil şekil parçalarımızla
güvenlikten geçiyor ve temize çıkıyoruz.
Tam güvenli olduğumuz tespit edilip de kendimizi toparlayıp
uçağa koşmaya başlayacakken arkamdan bir ses duyuyorum: SAÇLARIN MÜTHİŞ ABLA!
Topuğumun üzerinden topaç gibi vınlayarak dönüp genç memura kocaman gülüyor;
“sağol ya sahi mi” diye geveliyorum bir şey, hem şaşkın, hem mesut ve bir o
kadar da komik.
Böyle başladı Mardin seyahati. Başlarken belliydi her şey.
Bildiğin en güzel şey işte.